Oy Cihan Bizum Cihan*

Oy Cihan Bizum Cihan*

30/03/2021 Kapalı Yazar: Fırtına Dergi
Cihan Alptekin
Renklendirme: Narodnaya Volya

Cihan Alptekin, 1947 yılında Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Oce (Yeniyol) köyünde doğdu. 1968-1972 yılları arasında gençlik örgütlenmeleri içinde etkin rol aldı. O dönemde yürütülen anti-emperyalist kampanyaların hem örgütleyicisi hem de eylem insanı olarak 68 kuşağının önde gelen liderlerinden biri oldu. Birçok kez gözaltına alındı, tutuklandı.

Ancak yüreği halk ve yurt sevgisiyle atan Cihan’ın yaşamı Kızıldere’de sona erdi. 1967-1968 yıllarının devrimci eylemliliği daha çok akademik-demokratik yanı ağır basan öğrenci gençlik hareketleriyle sınırlıydı. Ancak 1967-68 yıllarında dünyada esen emperyalist mücadelelerden hız alan Türkiye gençliği, hem akademik-demokratik hem de siyasal mücadele de büyük bir kitlesellik kazandı.

1960-70 yıllarında öğrenci gençlik hareketinin politik yanı daha öne çıktı. Gençlik yığınları artık yeni sloganlarla, yeni taleplerle sokaklara döküldü. Anti-emperyalist bilinç gençliğin ellerinde tüm Türkiye’ye yayıldı. Anti-Amerikancı mücadelelerle gençlik hem nicelik hem de nitelik olarak büyüdü.

1968 yılında, Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Cihan Alptekin’de dönemin birçok gençlik örgütlenmeleri içinde yer aldı. Bu dönemin önde gelen anti-emperyalist eylemlerinden biri de 15 Temmuz 1968 günü, İstanbul’da bulunan Amerikan 6. Filosunun öğrenciler tarafından protesto edilmesidir. Cihan Alptekin ve arkadaşları aynı günün akşamı, Amerikan bayrağını yarıya indirmek, Amerikalı subayların üzerine boya fırlatmak ve yollara Filo’yu protesto eden yazılar yazma iddiası ile, şüpheli görülerek kısa süreli bir gözaltı yaşar.

Ekim 1968’de içlerinde, Cihan Alptekin’inde bulunduğu bir grup, amacını, ”Türkiye’de devrimci düşünceyi ve eylemi yaşatmak ve yaymak” şeklinde tanımladıkları Devrimci Öğrenciler Birliği (DÖB)’ü kurar. Birkaç ay sonra 27 Aralık 1968 Cuma günü sabahın erken saatlerinden itibaren İstanbul Üniversitesini tamamen denetim altında bulunduran, kapılarda barikat kuran emniyet güçleri, üniversiteye kimseyi sokmaz. Çok sayıda sivil polis ise çevreyi dolaşarak, işgalci olarak bilinen öğrencileri toplamaya çalışır. Cihan Alptekin de gözaltına alınır. Sorgusundan sonra serbest bırakılır.

16 Şubat 1969 Pazar günü, 76 devrimci kuruluşun desteklediği ”Emperyalizme ve sömürüye karşı işçi yürüyüşü’‘ yapılırken, daha önceden birçok zincir, sopa, silah gibi saldırı araçlarıyla kuşanmış olan gericiler, Taksim Meydan’ında yasal miting yapan devrimcilere saldırır. Bu saldırılarda 2 kişi ölür, yüzlerce insan yaralanır. Dönemin İçişleri Bakanı Sükan’a göre, ”Kanlı Pazar’‘ olaylarının suçluları olarak gösterilen 48 kişiden biri de Cihan Alptekin’dir.

Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin

Cihan, 68 kuşağının ve yeni Türkiye gençliğinin sembolü olan Deniz Gezmiş’le çok yakın arkadaştır. Esprili bir kişiliği olan Deniz, Cihan’ın Karadeniz şivesini taklit ederek onunla konuşmaktan ve ona takılmaktan çok hoşlanırdı. 1969 yılının Haziran ayı sonlarında Deniz, Cihan’ın da içinde bulunduğu bir grup Filistin’e gider. Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC)’nin yöneticileriyle tanışır.

Aynı yılın Ağustos ayında Türkiye’ye dönerler. Filistin’den gelen grubun kafasında Halk Savaşı iyice şekillenmiştir. Silahlı savaşa kadro ve para konusunda destek sağlayabilmek amacıyla öğrenci birliklerine el atarlar. Bu arada 1969 yılının Ekim ayında FKF DEV/GENÇ kongresi oluşmuş, TDGF İstanbul bölge kurulu başkanlığına Cihan Alptekin seçilmiştir. O dönem Türkiye’de her şey çok hızlı gelişiyordu. Cihan Alptekin , Deniz Gezmiş gibi devrimciler, egemenleri çok rahatsız etmeye başlamışlarlar. Değişik öğrenci olayları sonucunda Sağmalcılar Cezaevi’nde bir araya gelen TDGF İstanbul Bölge Yürütme Kurulu Başkanı Cihan Alptekin, sekreteri Ömer Güven daha sonra Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) Hareketine katılan İbrahim Öztaş ile Rıfkı Ertuğrul ve Deniz Gezmiş’in ortak kaleme alıp imzaladığı TDGF’nin yayın organı İleri’de yayınlanan yazı bir bildirge özelliği taşımaktadır. Kısaca bildirgede: ”1968’den beri yoğunlaşan gençlik eylemleri bu yıl nitelik bakımından büyük bir değişime uğrayarak yeni bir döneme girmiştir. Profesyonel devrimci kadroları yetişmiş, emperyalizme karşı dövüşen dünya halkları ile organik bağlar kurulmuş en önemlisi militan örgütlenmeye doğru ilk adım atılmıştır. Bunlar yeni dönemin olumlu gelişmeleri. Buna karşılık Amerikan emperyalizmi-işbirlikçi sermaye, feodal mütegallibe üçlüsü devrimcileri silahla susturmaya yönelmişler, hapishaneler hiçbir dönemde olmayan bir sayıda devrimci ile dolmuş ve kendilerine devrimci adı veren bir takım pasifist entelektüel eğilimler saflarımızda bozguncu çalışmalara girişmişlerdir. Önümüzdeki dönem karşı-devrimin silahlı saldırısını artıracağı, egemen sınıfların faşist yöntemlere başvuracağı dönemdir. Her dönem politik çizgisi bu tutarlı bir askeri çizgi ile birleşmedikçe başarıya ulaşamaz” denir.

Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin
Bursa Cezaevi 1970

Cihan Alptekin ve Deniz Gezmiş tutuklu bulundukları Sağmalcılar Cezaevi’nden 10 Haziran 1970 Çarşamba günü Bursa Cezaevi’ne gönderilir. Cihan ve Deniz 18 Eylül 1970 Cuma günü ise cezaevinden tahliye edilir. İstanbul devrimci gençlik hareketinin önde gelen isimlerinden Deniz Gezmiş, Cihan Alptekin; Ankara Gençlik Liderlerinden Hüseyin İnan ile Ömer Ayna’nın içinde bulunduğu grup Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu (THKO) kurar. 12 Mart 1971 Cuma günü, kuvvet komutanlarının verdiği muhtıra üzerine, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve hükümet üyeleri istifa eder. Yoğun gözaltılar, baskılar, işkenceler ve tutuklamalar birbiri ardına gelir. Faşist darbeden kısa bir süre önce, THKO’nun önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan yakalanır. 31 Mart 1971’de ise THKO’nun önderlerinden Sinan Cemgil ve arkadaşlarının öldürülmesi üzerine Cihan Alptekin ve Tayfun Cinemre motosikletlerle İstanbul’un dışına çıkar. Tekirdağ’da yakalanırlar. Bu dönem THKP-C’li önderlerden Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz’da Selimiye Askeri Cezaevi’nde tutukludur. Kartal Maltepe Askeri Cezaevi’nde bulunan Cihan Alptekin’in yüreği yoldaşları Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerini önlemek için çarpmaktadır. Acaba, yoldaşlarımı idam sehpasından nasıl kurtarabilirim diye düşünüp, planlar yapmaya başlar.

Cihan ve arkadaşları, Denizlerin idamını önleyebilecek eylemleri gerçekleştirmek için, öncelikle kendisinin cezaevinden kaçmasının gerektiğini bilmektedir. Hemen tünel kazmaya başlar. Tünel kazma işinde -Cihan’la birlikte yakalanan- Mühendis Tayfun’un bilgi ve birikimlerinden yararlanırlar. Tünel kazma işinin tamamlanmasına çok az bir süre kaldığı an, Mahir ve arkadaşları bu cezaevine sevk edilir. THKO ve THKP-C’liler arasında Denizlerin idam edilmesini engellemek için bir eylem gündeme gelir. 29 Kasım 1971 tarihinde tünelden ilk çıkan Cihan’dır. Ardından Mahir, Ulaş, Ömer, Ziya ve Necati Sağır tünelden çıkar. Firar grubu, askeri araziden nöbetçilere görünmeden geçerek özgürlüğü yaklar. Cihan, Ömer ve Mahir’lerle aynı evde kalır. Ancak, Cihan ve Ömer, İstanbul’da THKO’dan kişilerle temas imkanı bulamama ve Ankara’da bu olanağa daha fazla sahip olup eylemler yürütebileceklerini düşünmeleri nedeniyle Ankara’ya gitmeye karar verir. Cihan ve Ömer, 14 Ocak 1972 Cuma günü, ağzı çakılı iki ayrı sandık içerisinde Ertan Saruhan’la birlikte , Skoda marka bir kamyonetle Ankara’ya hareket eder. Ertesi gün Ankara’ya varırlar. Cihan ve Ömer’in Ankara’ya gidişinden 16 gün sonra 31 Ocak 1972 Pazartesi günü sabahı Mahir Çayan’da yine aynı Skoda kamyonetin arkasında, ağzı kapalı bir sandığın içerisinde, Ankara’ya gider. Mahir, Cihan ve Ömer; Ankara’da denizlerin idamını önlemek için eylem yaparken onlara, nezaret etmek ve daha sonra da Fatsa’da Ziya Yılmaz İle buluşmak istediğini söyler. O ara 12 Mart Faşist Cuntası 5 Şubat 1972 Cumartesi günü Ömer ve Cihan’a yardımcı olan THKO’lu 14 kişiyi Ankara’da yakalar. Bunun üzerine Mahir, Cihan ve Ömer’i yakalan THKO’luların hiç bilinmedikleri başka bir yere götürülmesini sağlar. Bu evde Cihan ve Mahir, Denizler için yapılacak eylem planları üzerine tartışırlar. Cihan bir elçinin kaçırılmasını önerirken, Mahir’de bu iş için, idamların meclisten senatoya geçtiği anın uygun olduğunu, bu amaçla Adalet Partisi genel Başkanı Süleyman Demirel’in önemli olduğunu, onun kaçırılmasının pek çok şeyi halledeceğini söyler.

Görüşmeler olumlu bir havada geçer. Eylemler için gerekli silahlar temin edilir. Bu arada, Deniz’lerin idam kararları Mecliste kabul edilerek senatoya gönderilmiştir. Ankara’daki yoğun baskı ve gözaltılar, Denizler için yapılabilecek eylemlerin yaşama geçirilmesinde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Cihan’lar için hareket alanı Ankara’da iyice daralmaktadır. Artık, Ankara’da bulunmanın fazla bir anlamı kalmamıştır.

Cihan, Mahir, Ertuğrul ve Ömer, Ziya Yılmaz’ın yeğeni Hasan Pekbüyük’ün kullandığı makarna yüklü bir kamyonları makarna çuvallarının arasına gizlenerek, 18 Mart 1972 günü, akşam saatlerinde Ünye’ye gelirler. İlk önce, Fatsa Yapraklı Köyünde Mehmet Atasoy’un evine yerleşir. THKO ve THKP-C’li grubun eline Fatsa’ya yerleştikten sonra , İstanbul ve Ankara’da sahip olmadıkları kadar elverişli bir imkan geçer. O da varlığı daha önceden bilinen ve belirlenmiş olan NATO dinlenme üssünde görevli İngiliz personelidir. Kısa bir durum muhasebesinin ardından, CHP’nin Deniz’lerin idam cezasının yerine getirilmesine ilişkin TBMM kararına, Anayasa Mahkemesinde yaptığı itirazın sonucunun belirlenmesi ve idamlarının yerine getirilmesinin engellenmesine karar verilir. Ancak bu kararın yerine getirilmesi için gerekli bilgi, araç, barınma olanakları ve sağlıklı sağlıklı ilişkilerden yoksundurlar. Artık yerlerinin devlet güçlerinin bilgisi içine girip girmediğinden hiçbir zaman emin olamayan Cihanlar, arkadaşlarının idamlarını engelleyemeden yakalanmak ya da her türlü riski göze alarak harekete geçmek zorundadırlar. 25 Mart 1972 gecesi İngilizleri kaçırma girişimi çevrenin kalabalık olmasından dolayı gerçekleşemez.

26 Mart 1972 tarihinde, devlet güçleri kalabalık komando birliği, özel görevliler ve polis birlikleri Ankara’dan elde ettikleri bilgileri değerlendirerek, Ünye’deki bağlantı noktalarını ele geçirmek ve aranmakta olan THKO ve THKP-C militanlarını yakalamak üzere Fatsa’yı ablukaya alır. Terzi Fikri Sönmez ve çırağının gözaltında işkencede olduğunu öğrenir öğrenmez, 3 İngiliz personel, onların arabalarıyla Cihanlar tarafından kaçırılır. Planın bundan sonraki bölümünde Kızıldere’de bulunan Ömer Ayna, Saffet Alp, S. Kazım Özdoğru ve Selahattin Kurt’la buluşma vardır. Cihan ve arkadaşları yanlarına aldıkları rehinelerle yola koyulurlar. Kızıldere’ye yaklaştıkları bir mevkide Ertan Saruhan ve Nihat Yılmaz’dan ayrılan grup, Kızıldere’ye yönelir. 27 Mart 1972 gecesi İngilizlerle birlikte Kızıldere Köyü muhtarının evine ulaşılır. Bu arada Fatsa’yı abluka altına alan devlet güçleri, bölük-pörçük bilgileri buraya getirerek , Cihanların izini sürmeye devam eder. İngilizlere ait aracın tekerlek izleri vb. bulgular, onları, Kızıldere Köyü’ne ulaştırır. 30 Mart günü sabah saat 05.00’de bilgi edinmek için, muhtarın evine gelen jandarmalara; muhtar önceden hazırladığı ihbar mektubunu vererek, arananların evinde kaldığını bildirir. Evin ve köyün sarılması üzerine evde sıkışıp kalan THKO ve THKP-C’liler teslim olmamayı, taleplerine olumlu karşılık verilmez ve üzerlerine ateş açılırsa, İngiliz rehineleri, ültimatomda belirtildiği biçimde öldürerek sonuna kadar çarpışmayı kararlaştırırlar. ‘’Teslim ol’’ çağrılarını reddederler. Devlet güçlerinin, Cihanların, Mahirlerin taleplerine ateş açarak karşı koyması sonucunda, tüm devrimciler sınıfsız-sömürüsüz, özgür ve kardeşçe yaşanacak dünya özleminin o günkü bedelini kahramanca çatışarak öderler. Devlet güçlerinin, Cihanların, Mahirlerin taleplerine ateş açarak karşı koyması sonucunda, İngilizler öldürülür. Çatışmalardan bir tesadüf eseri, sadece Ertuğrul Kürkçü kurtulur.

*Kaynak: Karadeniz Güneşi Gazetesi, Sayı:2, Kasım 2013