Renkli bir sol arşiv çalışması: Narodnaya Volya | Söyleşi

Renkli bir sol arşiv çalışması: Narodnaya Volya | Söyleşi

06/07/2020 Kapalı Yazar: Tutku Sönmez

‘Narodnaya Volya’, Twitter üzerinden sol arşiv çalışması yapan anonim bir hesabın adı. Fırtına Dergi olarak ‘Narodnaya Volya’ adlı anonim hesabın kullanıcısına ulaştık. Söyleşimizde gerçek ismini kullanmak istemeyen hesabın kullanıcısıyla, ‘Narodnaya Volya’ isminin hikayesinden çalışmanın serüvenine, çalışmanın altında yatan fikirlerinden yayınlanan belgelere ulaşma sürecine kadar birçok konu üzerine sohbet ettik. Keyifli okumalar dileriz…

Hazırlayanlar: Tutku Sönmez ve Ahmet Kavruk


  • Böyle bir sol arşiv çalışması fikri nereden çıktı?

Yaptığım bu çalışma kısa süre önce başladığım bir çalışma. “Koronavirüs salgını süreciyle beraber bu çalışmaya başladım” diyebilirim. Karantinada çalıştığım yer ‘ücretsiz izine’ çıkarınca evde kalma “şansım” oldu. Evde kitap okuyup, ders çalışarak vakit geçiriyordum. Pandemi döneminde eğitim videoları izleyerek Photoshop öğrenmeye başladım. İlk başta ailenin eski fotoğraflarını renklendirmeye başladım, daha sonra kendi odama asmak için bazı görseller hazırladım.

Sol arşiv işine ise kullandığım Twitter hesabında, dünya solundan bilinmeyen kimi görseller paylaşarak başladım. Bunları paylaşınca, beklemediğim yoğun bir ilgiyle karşılaştım. Ben aslında sadece genç kuşağın ilgisini çekerim diye düşünürken yaptığım çalışma biranda 7’den 70’e herkesin ilgisini çekti. Daha sonra Twitter DM’den atılan mesajlarla gelen öneriler dahilinde kendime bir yol belirledim. Kısaca; planlanmış bir şey yoktu, her şey spontane gelişti.

İnternetten bazen çok hoşnut olmasam da internet bugün kimsenin yok sayamayacağı bir gerçeklik. Ben geçmişteki -bilinen ya da bilinmeyen- devrimci insanlara dair neye ulaştıysam, düzenleyip paylaştım ve bu da insanların dikkatini çekti.

Renklendirme genellikle ‘faşistlerin’ yaptığı bir çalışma

Bu soruya dair son olarak şunu söylemek istiyorum: “Benim dikkatimi çeken renklendirme çalışmaları, genellikle ‘faşistlerin’ yaptıkları çalışmalardı. İnternette gezinirken bu alana merak duyan biri olarak “Neden devrimcilerin de böyle bir çalışması olmasın?” dedim. Bu da ayrı bir motivasyon kaynağımdı.”

  • Bugüne kadar yaptığın çalışmayı özetleyebilir misin? Bugüne kadar nasıl bir yol izledin?

Az önce de söylediğim gibi başta birçok ülkeden sosyalistlerin eski görsellerini paylaşıyordum. Bunlar arasında Sovyetler ilgili paylaşımlarım çok ilgi gördü. Daha sonra baktım ki bizim ülke de görsel çeşitlilik açısından zengin; bir mozaik gibi… Biraz da çevremdeki insanların bu yöne evrilmemde etkisi oldu ve Türkiye’den de paylaşımlar yapmaya başladım. Genç kuşağın geçmişi görmesini istedim ve ayrıca pek bilinmeyen devrimlerin tanımasının daha faydalı olabileceğini düşündüm. Mesela; Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli önemli kişiler… (Hatta geçenlerde Mihri Belli’nin oğluna da ulaştım düzenlemem için birkaç fotoğraf yollayacak.)

Bir süre sonra insanlar -mesaj atıp- “Bu fotoğrafı renklendirebilir misin?” diye sormaya başladılar. Bu gelen fotoğrafların birçoğu Türkiye solundandı. Aslında benim de Türkiye soluna yönelmem böyle oldu. Bundan sonra baktım çalışmalarımı sanatçılar ve aydınlar da RT’lemeye başladı. Bu kez sürekli yorumlar ve mesajlar gelmeye başladı. Bir süre sadece insanların önerileri dahilinde çalışmalar yaptım.

Başka bir dünya mücadelesinde olan herkesi, ayrıca toplumu etkileyen büyük ve önemli olaylara dair görüntüler ya da belgelerle ilgili paylaşımlar yapmayı hedefliyorum. Mesela; Osmanlı döneminde Makedonya’da ‘Istıranca Komünü’ var. Pek fazla bilinmiyor. Bir yandan aklımda ona dair görseller veya belgeler bulup paylaşmak var.

Tek bir gruba hitap etmedim

Bu noktada Türkiye solundan da fraksiyon ayrımı yapmıyorum, hepsini paylaşıyorum, hepsi bizim ortak değerimiz diye düşünüyorum. Hesabın hızla büyümesine sebep olan da bu oldu bence, tek bir gruba hitap etmedim. Benden önce de arşiv çalışması yapanlar vardı; onlar genelde belli bir kitleye yönelik çalışma yapıyorlardı. Bu çalışmada insanlar bir yanda Kurtuluş’u, bir yanda Devrimci Yol’u vs. gördü. Bu da bu çalışmayı diğerlerinden ayıran şey oldu.

Hala eskide kalmış geleneklerinde kopamamış insanlar var

Başta gelenekleri de yazmıyordum. İnsanlar, paylaşımlarda “Neden gelenekleri yazmıyorsun?” diye eleştirel yorum yapmaya başladılar. Gelenekleri belirtmeye de böyle başladım. Ancak benim şahsi görüşüm: “Hepsi bizim ortak değerimiz bu nedenle fraksiyonlara gerek yok.” Zaten herkes neyin ne olduğunu anlayabiliyor. Bu çalışma vesilesiyle hala eskide kalmış geleneklerinden kopmayan ve bunu genç kuşağa aşılamış ya da aşılmaya çalışan insanlar olduğunu fark ettim. Üzücü bana kalırsa; 21 yaşındaki insanlar bana Devrimci Yol anlatıyor! Tarihini anlatsa anlarım ama -eski- düşüncelerini de anlatarak “aşılamaya” çalışıyor. Diğer fraksiyonlarda da aynı şeyi gördüm. Yeniden yana olduğum için bana biraz tuhaf geliyor böyle şeyler. 80’ler öncesindeki fikirlerin yerine yeni şeyler koymak gerekiyor. Eski kuşakların geçmiş aidiyetleri çok güçlü ve bu genç kuşağa da aşılanmış.

Son zamanlarda Türkiye solundan eski liderlerle yaptığım röportajlar falan da var henüz yayımlanmadım. Fotoğraf dışında video işine de kısmen yöneldim diyebilirim.

  • “Narodnaya Volya” ismini nasıl belirledin? Bir hikayesi var mı?

Kullandığım twitter hesabını önceden başka bir arkadaş başka bir isimle kullanıyordu. O arkadaş, hesabı kitap paylaşımları için kullanıyordu; @trockiningozlugu adıyla, 500 kadar takipçisi vardı. Hesabı ben alınca adını ilk olarak @smolniyenstitüsü olarak değiştirdim. Az önce de söylediğim gibi; dünyadan ama daha çok Sovyetler ağırlıklı paylaşımlar yapıyordum.

Daha sonra bir gün Yar Yayınları’ndan çıkan, “Sabırsızlık Zamanı”nı okuyordum; kitapta bir nokta çok ilgimi çekti. Narodnikler eyleme gitmeden önce, ceviz kabuğunun içine zehir koyuyorlardı ve eğer Çarlık polisleri tarafından yakalanırlarsa cevizi ağızlarında kırıp kendilerini öldürüyorlardı. Yapılan bu fedakârlık baya dikkatimi çekti. O sebeple de adımı kitaptan esinlenerek @narodnayavolya yaptım.

İnsanlar kullandığım bu ismi merak edip Google’da aratınca karşılarına ‘Rus suikast örgütü gibi şeyler çıkıyor’.  Ama bu isim bahsettiğim eylemş yapan Çarlık Rusya’sındaki bir örgütün adı. Aslında Narodnaya Volya o zaman çıkarılan bir gazetenin ismi ama o grup da aynı isimle anılıyor. Türkçe olarak Naronaya Volya, “Halkın İradesi” demek.

Kullandığım profil fotoğrafı da Anatoly Zhelezny’nin bir fotoğrafı. Zhelezny, bir anarşist. Rusya’da iç savaşta “beyazlar” tarafından öldürülüyor.

  • Belgelere ulaşma ve yayınlanma sürecini anlatabilir misin?

İnternette ‘Sol Yayın’ var, “onların çok ekmeğini yedim” diyebilirim. Hatta o siteyi kullanan bir süre hapis de yatmış sanırım. Çok sayıda dergi benden önce taramış ve arşivlemiş; ben de o dergilerden fotoğrafları bulmaya kaynak da belirterek –düzenledikten sonra- yayınlamaya başladım. Tabi internette araştırma yaparken denk geldiğim farklı sitelerden fotoğraflar da buldum, onları da parça parça kestim ve düzenledim. İkinci el olarak sahaflardan aldığım çok kitabım var onlardan çok fotoğraf buldum.

İnsanlar da yardımcı olmak istiyor. Bazen direkt bir kitabı ya da dikkatimi çeken bir kitap hakkında bir şey soruyorum ve insanlar da Twitter’dan bana genellikle geri dönüş yapıyorlar. “Bende o kitap var sana yollayabilirim ya da kitabı yollayamam ama bazı sayfaların fotoğrafını çekip yollayabilirim” diyorlar. 

Twitter hesabından bana fotoğraf gönderen çok sayıda hesaplar var. Zaten o yolla gelen fotoğrafları paylaşırken gönderen kişilere teşekkür ediyorum. Mesela; bu yolla Kemal Türkler’in kızı ulaştı. Kemal Türkler’in siyah beyaz eski bir fotoğrafını renklendirdim.

Bu süre aralığında -kısa ömürlü olan- Türkiye dışından Fransa ya da Polonya gibi farklı ülkeden insanlarla internet üzerinden tesadüfe dayalı olan temas imkan(lar)ım oldu. Bana -çalışmaya ilk başladığım dönemde- o ülkelerin devrimcilerinin fotoğraflarını yolluyorlardı. Bu insanlarla aramdaki diyaloglardan bazıları hepimizin bildiği fotoğrafları yolladığı için yeni bir şey getirmediği için sonlandı, bazıları da benim kendi yoğunluğumdan dolayı sonlandı.

  • Görsellere ulaştıktan sonra ne gibi düzenlemeler yapıyorsun fotoğrafta?

Bazen bilgisayar bazen de telefon üzerinden önce netleştiriyorum fotoğrafı daha sonra bilgisayardan photoshop üzerinden restore edip renklendiriyorum. Bana biri fotoğraf gönderdiyse o gönderen kişiye, yok fotoğrafı ben kendim bulduysam genelde bazı arkadaşlarıma soruyorum,  fotoğraftaki kişinin fiziksel özelliklerini öğrenmek için,  “Gözü ne renkti?”, “Teni nasıldı?”, “Saçları ne renkti? diye…

Ayrıca genelde tek başıma çalışıyorum ama kolektif bir şekilde süreci ilerletmeye özen gösteriyorum. Renklendirdiğim fotoğraf(lar)ı sosyal medyada paylaşmadan önce arkadaşlarıma yolluyorum. “Nasıl olmuş?”, “Sence nasıl daha iyi hale getirebilirim?” diye soruyorum. Düzenleme aşamasında insanlardan fikir almaya çalışıyorum.

  • Belgeleri Twitter dışında farklı bir platformlar üzerinden yayınlıyor musun?

Şu an sadece Twitterdan paylaşıyorum ve bir süre daha böyle devam etmeyi de düşünüyorum.

  • Böyle bir çalışmayı yaparken gerçek ismini gizlemeyi yani anonim olmayı nasıl değerlendiriyorsun?

Gizem hali insanların hoşuna gidiyor. Anonimlik bir samimiyet de sağlıyor, hem insanlar benimle hem de ben onlarla daha rahat iletişim kuruyorum. Twitter hesabıma daha çok istek için mesajlar geliyor. Gerçek kimliğimi bilen az sayıdaki arkadaşım da -doğal olarak- Facebook’taki kişisel hesabımdan yazıyor. Tersten benim de Facebook üzerinden bazı adını öğrendiğim kişilere yazdığım oluyor.  Facebook’u genelde daha önce tanımadığım insanlarla iletişim kurmak için kullanıyorum. Anonim bir hesaptan insanların yakınlarının fotoğraf(lar)ını istesem -haklı olarak- güvenmeyip bana cevap bile vermeyebilirler.  Ama Facebook’tan yazınca ve fotoğrafımı görünce güvenip yardımcı oluyorlar.

Kolektif bir çalışma yapıyorum ve imza bunun özünü bozuyor

  • Çalışmaların hiçbir imzayı kullanmıyorsun? Özel bir nedeni var mı?

Yaptığım çalışmalara imza atmayı şahsi olarak doğru bulmuyorum. Herkes istediği şekilde kullanabilir. Bu kolektif bir çalışma: Paylaşımlardaki fotoğraflarla ilgili bilgilerin bazıları olsun, bu fotoğrafların bulunması olsun, fotoğrafın paylaşılma kararı olsun bunların hepsi benim tek başıma yaptığım bir şey değil. Kolektif bir çalışma yapıyorum ve imza bu sürecin özünü bozuyor bence.

Benim için kaynak gösterilmesi önemli değil

Sadece 2-3 tane çalışmaya imza attım. Onun da sebebi birkaç tane hesap görselleri alıp kendi imzalarıyla paylaştı. Kaynak gösterilmesi önemli değil benim için ama benim paylaştığım görseli aynı gün kendi imzasıyla paylaşıyorlardı. Hoş bir durum değil. Bir keresinde bu duruma dair şakalı bir yorum yaptım: “İlla her fotoğrafa imza mı atalım?” diye görenler anlarlar zaten. Ancak normalde kullanmak isteyen kullansın diye çalışmayı ortaya bakıyorum. Tabi bir de bu işi benden çok daha iyi yapanlar var. Mütevazi olmak iyidir. Ben onlardan farklı olarak sık aralıklarla düzenli olarak paylaşım yapıyorum. Her gün en az bir paylaşım yapmaya çalışıyorum.

  • İleriye dönük olarak ne gibi planların var? Bir web sitesi veya blog oluşturmayı düşünüyor musun?

Şu anda kişisel hayatımda çok yoğunum. Şimdilik fotoğraf biriktirmeye çalışıyorum. 10 bin 15 bin fotoğraf olunca belki bir web sitesi ya da blog açabilirim ama şu an için yakın zamana dair böyle bir planım yok.

Bu süreç beni fotoğraflı kitaplar almaya yönlendirdi. Bazen de sahaflara gidip varsa -eski tarihli- Hürriyet veya Tercüman gibi gazetelerin fotoğraflarını çekmeye başladım. Bunları almaya ekonomik gücüm yetmiyor çoğu zaman; eski gazeteler kitaplardan pahalı. Pandemi bittikten sonra İstanbul’daki devlet kütüphanelerindeki gazete arşivlerinin taramayı planlıyorum.