Af Örgütü: Pandemi döneminde Türkiye’de 700 bin ırkçı tweet atıldı

Af Örgütü: Pandemi döneminde Türkiye’de 700 bin ırkçı tweet atıldı

08/06/2020 Kapalı Yazar: Fırtına Dergi

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, 2019 sonunda Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs (Covid-19) salgınının, sosyal medyadaki ırkçı yansımalarını ele aldığı bir çalışmaya yaptı. Uluslararası Af Örgütü’nün, Mullen Lowe İstanbul iş birliği ile gerçekleştirdiği proje kapsamında belirlenen anahtar kelimeler kullanılarak Türkiye’den, Türkçe atılan tweetler listelendi. Bu kapsamda 29 Mart- 2 Haziran tarihleri arasında 690 bin 356 ırkçı tweet atıldığı belirlendi.

Virüsün dünyaya yayılması bir ders verdi: Tüm dünyada hepimiz birbirimize bağlıyız ve birbirimize destek olabiliriz.denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Sivil toplum örgütleri yıllardır ırkçılığa karşı çalışmalar yürütüyor olsa da ortaya çıkan bu tablo Türkiye’de acil ve kapsamlı bir ırkçılıkla mücadele ihtiyacını göstermektedir. İnsanın insana öfkesindense insan haklarıyla, barış içinde birlikte yaşama çabamız ‘Hepimiz güvende olana kadar hiçbirimiz güvende değiliz’ gerçeğini bildiğimiz içindir.

Göçmenler, Kadınlar ve LGBTİ+’lar ırkçı ve ötekileştirci söylemlerin hedefi oldu

Irkçı paylaşımları yaygınlaştırmamak adına örnek verilmeyen yazılı açıklamada, özellikle pandeminin ilk görüldüğü ülke olan Çin vatandaşlarının ırkçılığın hedefinde olduğu belirtildi. Açıklamada, “Salgın tüm dünyayı etkisi altına alsa da özellikle göçmenler, kadınlar ve LGBTİ+’lar gibi daha kırılgan gruplar bu süreçte salgından daha fazla etkilenirken ayrıca ırkçı ve ötekileştirici söylemlerin hedefi oldu” ifadelerine yer verildi.

Hükümetlerin, salgınla mücadelelerinde sorumluluklarını yerine getirirken, tüm önlemleri insan haklarını merkeze koyarak alması gerektiğinin altını çizen Uluslararası Af Örgütü, “Aynı şekilde ırkçılıkla kapsamlı bir mücadele için acil olarak yöntemler geliştirmelidir. Bu yöntemlerin toplumsal bakış açısında dönüşümler yaratması ancak sansür uygulamalarıyla ifade özgürlüğünün boğulmaması gerekmektedir. Korkuya teslim olmamamız ve umudumuzu kaybetmememiz çok önemli. Süregelen kriz döneminde komşular, uluslar, arkadaşlar ve birbirini tanımayan insanlar arasında dayanışmaya dair harikulade örnekler yaşandı. Tüm korkulara rağmen umutlu olmamızı sağlayan birçok şey var. Bu kadar çok kişinin tanımadığı insanlara yardımcı olduğu, sokakların birlikte şarkı söyleyen komşuların sesiyle dolduğu günlerdeyiz. Empati ve başkalarını önemsemek ‘yeni normalimiz’ oluyor. Hepimiz insanlık ailesinin birer parçasıyız. Geride kimseyi bırakamayız!” dedi.