1 Mayıs ve haramilerin düzenine kafa tutan bir kadın: Yaşar Zeliha Bükülmez*

1 Mayıs ve haramilerin düzenine kafa tutan bir kadın: Yaşar Zeliha Bükülmez*

01/05/2020 Kapalı Yazar: Fırtına Dergi

Adı Zeliha’ydı.
Beş çocuklu yoksul bir ailenin kızıydı.
Hayatları çok zordu.
Bir yandan açlık, bir yandan hastalık.
Hastalıklar kardeşlerini birer birer elinden aldı.
Ailenin tek çocuğu kaldı.
Yaşasın diye ismini değiştirdiler.
Yeni adı, Yaşar Zeliha oldu.

* * *

6 yaşında annesini kaybetti.
Artık yatalak bir teyze ile sarhoş bir babanın himayesindeydi.
Kendisini sokaklara attı.
Küçük yaşta, emeği, sömürüyü, haksızlıkları gördü.
Okumaya karar verdi.
Ama babası izin vermedi..
Babasından gizli gitti okula; “Ben öksüzüm hoca efendi, beni okutunuz.” dedi.
Kayıt oldu.
Bunu duyan babası evden kovdu.
Komşuları sahip çıktı.

Sadece bir yıl okulda kalabildi.
Sonra hocasız kendi başına okudu.
Çalışıyor, kazanıyor, kitap alıyor, okuyordu.
Kuranı hatim etti.
Başörtüsünü hiç çıkarmadı.
Şiire merak sardı.
Osmanlıca’yı iyi kullanıyordu.
Cumhuriyet ile birlikte yeni alfabeye de uyum sağladı.
Şiirler, kitaplar yazdı.
Eğitimsiz olmasına rağmen yazıları büyük ilgi gördü.
Çok eğitimli yazardan daha etkiliydi.
Hep yazdı.
Halkı yazdı.
Emeği yazdı.
Muhalif dergilerde sömürüyü yazdı.
Yazdıkça başı derde girdi.
1925-1927 yıllarında defalarca tutuklandı.
Nazım Hikmet gibi dönemin ünlü sosyalistleriyle aynı şekilde sorgulandı.
Amele Derneği’ne üye oldu.
Grevleri destekledi.
Nerede haksızlık var, kalemi oradaydı.
Hiç eğilmedi, hiç bükülmedi.
O yüzden de soyadı kanununda “Bükülmez” soyadını aldı.

* * *

1 Mayıs geldi yine.
İşçinin, emekçinin bayramı.
Yine tutuklamalar, yine engellemeler.
Yaşar Zeliha Türkiye’de 1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kutlanması için çok mücadele etti.
Özellikle Cumhuriyet döneminde 1 Mayıs’ın yasaklanmasına çok büyük tepki gösterdi.
1 Mayısın isminin “Bahar ve Çicek Bayramı” olarak değiştirmesine isyan etti.
Yine yazdı, hep yazdı.
Türkiyede 1 Mayıs için şiir yazan ilk şair oldu.
1923 yılında kaleme aldığı o şiirin mısraları şöyleydi.

Ey işçi…
Bugün hür yaşamak hakkı seninken,
Patronlar o hakkı senin almışlar elinden..
Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.
Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.


Ey işçi…
Mayıs birde bu birleşme gününde

Şüphe bugün kalmadı bir mani önünde…
Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin.
Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say.
Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
Boynundan esaret bağını parçala, kes, at
kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.” 

* * *

Üç kez evlendi.
İlk eşi Yaşar Zeliha ismini beğenmedi.
Yaşar Nezihe oldu.
İlk eşini kaybetti, diğerlerinden boşandı.
Hem sosyalist, hem başörtülüydü.
İlkelerinden hiç taviz vermedi.
Ama bedeli de ağır oldu.
Hayatının son günlerinde çok geçim sıkıntısı çekti.
Geliri sadece babasından kalan 42.5 kuruşluk emekli maaşıydı.
Aç kaldı.
Sonunda dayanamadı Ankara’ya bir isyan mektup yazdı.

“Rahmetli pederimden emanet kağıt para olarak 42.5 kuruş, kırk on beş de para veriyor. Bu para ile bu hayatı sürüklemek mümkün değil. İhtiyar bir kadınım, evvelki gibi çalışamıyorum. Gözlerim görmüyor. Yağsız en kuvvetli makineler bile işlemez. Hayatım daima açlık ve acılar içinde geçiyor. Açlık alçaklık değildir. Uzun müddet bu hale tahammül mümkün değil. Bir gün haber-i vefatım işitilirse açlıktan öldüğüme herkesin vicdanı emin olsun.” 

Ankaradan ses çıkmayınca, bu mektubu gazetelere yolladı.
Bir kaç muhalif gazete yayınladı.
Olay oldu.
Ankara çok kızdı.
Hakkında soruşturmalar açıldı.
5 Kasım 1971de sefalet içinde öldü.
Sessiz sedasız Küçükyalı Altıntepe Mezarlığında gömüldü.
Uğruna mücadele verdiği milyonlar adını bile duymadı.
Özellikle duyurulmadı.
Yaşar Zeliha Bükülmez
 sanki hiç yaşamamıştı.


*Sedat Kaya tarafından yazılan bu yazı ilk olarak 30 Nisan 2018 tarihinde SeDatça‘da yayınlanmıştır.