Türk romanının dönemeç eseri Tutunamayanlar 50. yılında

Türk romanının dönemeç eseri Tutunamayanlar 50. yılında

23/04/2020 Kapalı Yazar: Fırtına Dergi

Oğuz Atay tarafından 1970 yılında yazılan, modern Türk edebiyatının en önemli eserlerinden, dönemeç noktalarından biri kabul edilen Tutunamayanlar romanı, yazılışının 50. yılında farklı yönleriyle değerlendirildi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün online etkinliklerinden biri olan “50. Yılında Tutunamayanlar” paneli video görüşme uygulaması üzerinden ve eş zamanlı olarak üniversitenin Youtube hesabından yayınlandı.

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mesut Koçak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen online panelin açılış konuşmasını yapan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Fatih Andı, Tutunamayanlar’ın modern Türk edebiyatının dönemeç noktalarından bir eser olduğunu dile getirdi.

Kendi çağından çok ötelere sesleniyor

1971 ve 72’de iki cilt halinde kitaplaştırılan Tutunamayanlar’ın tek cilt olarak basılırsa okur sayısının düşeceği endişesiyle daha yolun başında bir bahtsızlıkla karşılaştığını, bu bağlamda Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile aralarında bir ilgi olduğunu kaydeden Andı, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 1954-55 yıllarında Akşam gazetesinde tefrika ediliyor. Hemen kitaplaşma imkânı bulamıyor, 1961’de kitaplaşıyor. Okuyucu bulamadığı için üzerinden neredeyse 20 yıl geçene kadar bir daha basılmıyor. Dergâh Yayınları 1980’lerin başında basıyor. Benzer bir tablo Tutunamayanlar için de geçerli. İlk baskısından sonra ikinci baskısına kadar 10 yıl geçiyor. Değeri sonradan anlaşılan önemli romanlarımızdan biri haline geliyor. Yazıldığı dönemin okur veyahut edebiyat ortamının ilgi, beklenti ve düzeyinin epeyce üzerinde. Dolayısıyla kendi çağından çok ötelere sesleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

İki roman arasındaki ilgiyi “kader arkadaşlığı” olarak tanımlayan Andı başka yakınlıklara da temas ederek, Tutunamayanlar’daki Selim Işık karakteri gibi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün Hayri İrdal’ının da kendi çağının tutunamayanı olduğunu ve romanın sonuna kadar bunun sancılarını çektiğini söyledi.

Yazılan değil, inşa edilen bir roman

Tutunamayanlar romanının tartıştığı mesele itibarıyla orijinal olmasa da yapısı ve yazıldığı dönem nedeniyle bir eşikte durduğunu dile getirerek konuşmasına başlayan Dr. Öğr. Üyesi Mesut Koçak, romanın ulus devletleşme ve buna bağlı olarak bir milli kimlik inşası ve kültür problemine ciddi tenkitlerde bulunduğuna temas etti. Yazıldığı dönem bakımından bu tenkitleri açık bir şekilde, büyük bir ironiyle yapabilme cesareti göstermesinin romanı türleri arasında ayrı bir yerde konumlandırdığını ifade eden Koçak, romanın en önemli tarafını ise ontolojik ve kozmolojik boşluklara sahip olması olarak açıkladı.

Koçak, bilinç kaybı ve kök bulamama, bilinmez bir yere gitme durumunun ontolojik boşluk, zamansal ve mekânsal kopuklukların da kozmolojik boşluk doğurduğunu söyleyerek şunları kaydetti:

Yazar 1950’ lerden şaman dönemine gidiyor ve orayla bağ kuruyor. Kozmolojik bir bütünlük yok. Aslında yazar romanı yazmıyor, kuruyor. Tutunamayanlar romanı baştan sona bilinçli bir şekilde inşa edilmiş bir roman olarak karşımıza çıkıyor. Kimi eleştirmenler bunun ulusal alegori olduğunu söylüyor. Ben böyle düşünmüyorum. Buna belki bir uluslaşma alegorisi diyebiliriz. Bu şekilde alırsak, sadece Türk uluslaşmasının ironisini yapmıyor, daha geniş bir çerçevede uluslaşmanın ironisi okuyucuya sunuyor. Böylece yerelden evrensele açılan bir romanla karşı karşıya geliyoruz. Bir ayağı modernist bir ayağı postmodern romana açılan, Türk romancısını da yeni bir mecraya yönlendiren bir roman.